EFSANELER

PENCEREYİ AÇARIM

 İstanbul Üniversitesi’nde bi fizik profesörü, final sınavında öğrencileri tek tek odasına alıyomuş ve 100 puan değerinde bi soru soruyomuş: “Otobüstesiniz, içerisi inanılmaz sıcak. N’aparsınız?” Odaya giren öğrencilerin hepsi, “Pencereyi açarım hocam” diyomuş. Kıl hoca bunun üzerine, “Peki o zaman; pencereden giren havanın hızı nedir?” diye soruyomuş. Soruyu duyan öğrenciler de apışıp kalıyomuş. Gak, guk… Şudur, budur, ama yok. Haliyle hepsi odadan bi karış suratla çıkıyomuş.

Sıra dersi üstten alan bi öğrenciye gelmiş. Bu çocuk da, artık o sene okulu bitirmeyi kafasına koymuşmuş. Hoca yine aynı soruyu sormuş: “Otobüstesin ve içerisi feci sıcak. N’aparsın?” Bizimki başlamış saymaya. “Kazağımı çıkarırım, gömleğimi çıkarırım, fanilamı çıkarırım.” Hoca bıyık altından gülerek sürekli, “Başka, başka?” diyomuş. “Gazeteyle kendimi yellerim, başıma su dökerim…” Hoca hala, “Başka başka” deyince çocukcağız artık dayanamamış, “Hocam, okulu bitirmem lazım, afedersiniz, anamı s….niz o pencereyi açmam!” demiş.

TEBEŞİR KITLIĞI

ODTÜ'nün büyük anfilerinden birinde, tarih dersinde yaşanmış bu olay. Ders hem çok sıkıcı, hem de aksi gibi sabahın köründeymiş. Öğrencilerin çoğu ama vur patlasın çal oynasın olayı, ama ders, yani bi şekilde geceden kalmaymış. Arka sıralara kapağı atmış öğrencilerden biri bayağı bayağı uyuklamaya başlamış. Hoca çocuğu görmüş ama ses çıkarmamış. Bu profesör de her söylediğini tahtaya yazan bi adammış. Dersin ortalarında tebeşir bitince, uyuklayan öğrenciyi gözüne kestirmiş. Hani bi işe yarasın bari hesabı, çocuğa, "Evladım... Evet sen, sen. Tebeşir bitti. Hadi yan sınıftan bi'kaç tebeşir al da gel bi zahmet" demiş. Çocuk uyku salaklığıyla yerinden fırlayıp hocanın yanındaki kapıdan dışarı çıkmış.

Çocuk o mahmur haliyle anfinin orta kapısını geçip arka kapısına gelmiş ve kapıyı tıklayıp kafasını uzatmış, "Hocam fazla tebeşir var mı acaba? Bizde bitti de" demiş. Adamcağız zaten yaşlı, emekliliğim gelse de köşeme çekilip bi kaç kitap yazsam diyen bi tip, ner'den tanıycak çocuğu. "Yok evladım. Bizde de bitti. Az önce bi arkadaşı alsın diye gönderdik" demiş. Çocuk da "Peki hocam" diyerek dışarı çıkmış. Yine orta kapıyı geçip ön kapıdan sınıfa girmiş. Profesöre, "Hocam yan sınıfta da tebeşir kalmamış" demiş. Hoca da "Yaa? Ne bu tebeşir kıtlığı böyle? Allah Allah" diye başını sallayıp, "Peki, yine de sağol evladım" demiş. Çocuk uykulu gözlerle yerine oturmuş.

Sınıfta uykusunu almış bi kaç kişi hariç kimse anlamamış mevzuyu. Hoca derse tahtaya yazmadan devam etmiş...

MENEMENİ SEVERİM

Ankara'da Hacettepe Tıp'ta okuyan üç fırlama öğrenci sabahtan biberli, domatesli, bol yumurtalı bi menemen yapıp bunu siyah bi poşetin içine dökmüşler. Bakkaldan iki de ekmek alıp durağa gitmişler. Sabah saatleri, bindikleri otobüs epey bi kalabalıkmış. Bunlar yolcuları ite kaka arka tarafa geçmişler.

Bi'kaç durak sonra içlerinden biri yüksek sesle, "Allaaah, bu otobüs amma sallıyo yaa. Ben fena oldum. Çıkartıcam galiba" demiş. Öbür çocuklardan biri, ondan daha da yüksek bi sesle, "Amman ortalığı batırmayalım, bende poşet var" deyip cebinden menemenli torbayı çıkarmış. Midesi kötü olan çocuk "Ööörrgghh, aaargghh!" diye abartılı efektlerle poşete güya kusmuş. Zaten bu seslerden millet epey rahatsız olmuş, kadınlardan bi'kaçı hafiften öğürmeye filan başlamış.

Çocuklardan o ana kadar hiç konuşmayanı,"Bakayım mı ne çıkardın yaa? Accayip karnım acıktı valla" demiş ve poşeti evirip çevirip milletin içindekileri görmesini sağlamış. "Amma güzel görünüyo be! Ne yemiştin lan böyle sabah sabah?" deyip cebinden bi kaşık çıkararak menemeni yemeye başlamış. Diğer iki çocuk da "Dur oğlum bizde ekmek vardı" diyerek ekmekleri çıkarmışlar ve üçü birden, torbadaki kusmuğa ekmek banarak yemeye başlamış. Efsaneye göre bu sırada yolculardan çoğu şarıl şarıl kusuyomuş. Bir sonraki durakta da otobüste, şaşkın şaşkın bakınan şoförle bizimkiler hariç, bi kişi bile kalmamış.

UÇAĞA DAHA YARIM SAAT VAR

Fi tarihinde Eskişehir’deki Atatürk Lisesi’nin coğrafya hocalarından biri derslerinde sürekli argo konuşuyomuş. Sınıfın kızları da çok rahatsız oluyomuş bu küfürlü konuşmalardan. Bi gün aralarında, öğretmeni protesto etmek için, “hoca böyle konuşmaya başladığı an sınıfı terkedelim” diye bi karar almışlar. Ancak sınıfın ispiyoncularından biri (muhtemelen bi erkek) durumdan haberdar etmiş ağzı bozuk öğretmeni.

Hoca ertesi gün derse protesto olayından haberdar olarak gelmiş taabi. Konuşmasına, “Arkadaşlar, özellikle siz dinleyin kızlar, bugün Afrika ülkelerinden birini, Etiyopya’yı işleyeceğiz. Etiyopya yerlileri dünya ortalamasının üzerindeki penis boylarıyla dikkat çekerler” diyerek başlamış. Zaten kızlar tetikteler ya, bu lafı duyar duymaz hemmen fırlamışlar yerlerinden ve kapıya doğru yürümüşler. Kızlar çıkarken hoca arkalarından seslenmiş: “Acele etmeyin kızlar, Etiyopya uçağına daha yarım saat var!”

NE OLUR GEÇİR BENİ HOCAM

Okuduğu üniversiteyi tek dersi kaldığından bitiremeyen bi öğrenci varmış. Dersin hocasına gidip, “Hocam ben artık okulu bitirmek istiyorum, lütfen bana yardımcı olun” demiş. Ama hoca prensip sahibi bi adammış, “Zaten kolay soruyorum, yardım-mardım edemem” diyerek öğrenciyi odasından dışarı çıkarmış.

Sınav günü geldiğinde sorular dağıtılmış, bizim öğrenci kağıdı alıp okumaya başlamış. Anlaşılan çalışmadığı yerden çıkmış sorular. Çünkü gürültülü bi şekilde nefes alarak yüzü ellerinin arasında öylece duruyomuş. Birden kalemtraşını çıkarıp kaleminin ucunu sivriltmeye başlamış. Sonra da aniden sivri kalemi burun deliğinden içeri hızla sokmuş. Zavallı genç, beynine ulaşan kalem sonucunda hemen oracıkta ölmüş. Bu intihardan bi’kaç hafta sonra dersin hocası da bunalıma girip kendini asmış!

BANU UYUYO MU ACABA?

İngiltere’de okuyan iki Türk kızı yurttta aynı odada kalıyolarmış. Bi gece kızlardan biri arkadaşının evine ders çalışmak için gidecekmiş. Diğer kızla vedalaşıp çıkmış ama daha yurttan 100 metre falan uzaklaşmış ki ders kitaplarından birini unuttuğunu farketmiş. Odaya geri dönmüş tabiyatıyla.

Kapıyı açtığında ışıkların kapalı olduğunu görmüş. “Banu yattı heralde” diye düşünüp ayaklarının ucuna basa basa karanlıkta kitabını aramış. Bulamayınca da, “Şimdi kızcağızı rahatsız etmeyim, nasılsa arkadaşımda aynı kitaptan var. İdare ederiz artık” deyip çıkıp gitmiş.

Ertesi sabah sınavdan sonra odasına döndüğünde bi de ne görsün! Oda baştan aşağı kan içinde! Arkadaşının vücudu da parçalar halinde oraya buraya dağıtılmış. Duvarda da (muhtemelen kızın kanıyla yazılmış) bi yazı varmış: “Aren’t you glad, you didn’t turn on the lights?” (Işıkları açmadığın için memnun musun?)

MEKTUBU DAĞITMAM ŞART

Bizzat başıma gelen ve kabus dolu günler yaşamama yol açan bi hikaye bu: Ortaokul birinci sınıftayken paltomun cebine hayırsever bi arkadaş tarafından konmuş, üzerinde elle yazılmış kısa bi notun olduğu bi kağıt bulmuştum. Not aşağı yukarı şöyleydi: “Sevgili arkadaşım, bu mektubu cebinde bulduğun için çok şanslısın. Çünkü eğer bu yazıyı yedi kişiye dağıtırsan tuttuğun bir dilek gerçek olacak. Yalnız üç gün içinde dağıtmadığın taktirde annen ölecek, onu da bilesin!”

Anam, anam, anam! Yahu yazmak, çoğaltmak bi’şey değil de, sınıfın tam ortasındaki askıda asılı paltonun, mantonun cebine, kimseye yakalanmadan nasıl koyarsın bu kağıdı. Ama sonuçta mektubu dağıtmayı başarmıştım elbette, çünkü boru değil neticede ciddi bi tehdit vardı karşımda. Bi de bu olayla ilgili olarak şunu hatırlıyorum; dilek olarak, “annemi öldürmeyi kafasına koyan şey”in kafasını karıştırmak için, çocuk aklı tabii, “Mektubu dağıtmayı beceremesem de annem ölmesin n’olur”u tutmuştum.

NEDEN OLMASIN Kİ YAĞNİ?

ODTÜ Felsefe öğrencilerini en çok zorlayan hocalardan biri yıllık olan dersinin final sınavını yapacakmış. Bu hoca cins sorularıyla meşhurmuş. Sınav günü gelmiş. Öğrenciler, “Büyük sınıflardan hep dinlerdik. Bakalım bu adam bize nasıl bi’şey soracak?” diye düşünerek girmişler sınava. Hoca sınıfa gelmiş ve sınav sorusu olarak tahtaya, “Why?” (Neden?) yazmış. Öğrenciler bi afallamış taabi. Sonra herkes kağıtlarına yumulmuş.

Yalnız bi öğrenci, sınavın ilk dakikasında kağıdını teslim etmiş. Öğrencinin cevabı da soru gibi kısaymış: “Why not?” (Neden olmasın ki?) Bu öğrenci sınavdan -o zamana kadar kimsenin başaramadığı bi sonuçmuş bu- “100” almış. Üstelik Hoca, okul biter bitmez öğrenciyi asistanı yapmış.

WALLA TEKER PATLADI HOCAM

İstanbul Üniversitesi’nden üç erkek öğrenci bi gece önceki vur patlasın-çal oynasın olayını abarttıklarından uyuyakalıp çok önemli bi dersin final sınavını kaçırmış. Öğlen vakti uyandıklarında durumun farkına varınca panik olmuşlar taabi. Hemmen okula gidip dersin hocasına, “Hocam, sabah üçümüz aynı arabayla okula geliyoduk. TEM Otoyolu’nda lastiğimiz patladı. Çok kötü bi yerde kaldığımız için hiç bi araba durmadı, istepne de patlak çıktı, o yüzden sınava yetişemedik. Eğer mümkünse bize özel bi sınav yapın” demişler. Profesör sorun çıkarmamış, “Yarın sabah 10’da sınavı yaparız” demiş.

Öğrenciler o gece sabaha kadar ders çalışmış. Sınava geldiklerinde hoca bunların eline soruların yazılı olduğu kağıtları vermiş ve her birini farklı bi odaya almış. Sınav kağıdında şu iki soru varmış:

1. (Bu, efsanenin anlatıldığı fakülteye göre değişiyor) Quantum fiziğinin temel prensiplerini ayrıntılarıyla anlatınız. (10 puan)

2. Arabanın hangi lastiği patlamıştı? (90 puan)